Uzun yıllardır siyasette yer almış, devlette kritik görevlerde bulunmuş ve sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanlığını yapmış bir lider var. Bu lider, vatandaşların sloganla lanse ettiği, "Halkın umudu Kılıçdaroğlu"'dur.
Kılıçdaroğlu, sadece bir siyasetçi değil, halkçı, özgürlükçü, doğayı ve tüm canlıları seven hümanist mücadeleci bir insanıdır.
Kılıçdaroğlu yatağa aç giren çocukların, torunlarına bayram harçlığı veremediği için utanan emeklilerin, ürettiğinin karşılığını alamayan çiftçiler, besiciler ve geçimlerini sağlamak, çocuklarını okutabilmek ve hiç kimseye muhtaç etmemek için gece gündüz çalışan emekçi annelerin, babaların, kardeşlerimizin, geleceğe dair hiçbir planı olmayan umutsuz gençlerimizin yani tüm Türkiye için her platformda büyük özveriyle mücadele etti.
Hak, hukuk, adalet perspektifi ile eşitliği ve insan haklarını savundu.
Ancak burada kendimize çok önemli bir soruyu da sormamız gerekiyor.
Biz, "soğan ekmek yeriz, Kılıçdaroğlu'ndan vazgeçmeyiz" diyebildik mi?
Dik Durmak mı, Yoksa Hançerlemek mi?
Kemal Kılıçdaroğlu, halkı için gecesini gündüzüne katarken, bizler onun arkasında ne kadar dik durabildik?
Erdoğan'ın tabanından gördüğü sadakati biz Kılıçdaroğlu'na gösterebildik mi?
"Soğan ekmek yeriz, Kılıçdaroğlu'ndan vazgeçmeyiz" diyebilecek bir duruş sergileyebildik mi?
Yoksa seçim sürecinde ve sonrasında, bu lideri desteklemek yerine, seçimden önce Kılıçdaroğlu'nu nasıl başarısız konuma getirip onu seçim sonrası nasıl devireceğimizi mi planladık?
Onun mücadelesine gölge düşürmek için kendi içimizdeki çıkar hesaplarıyla mı meşguldük?
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın "şaibeli kurultay" ifadesini hatırlayalım. Peki, bu iddialar karşısında biz ne kadar dik durduk?
Niçin bu konunun muhatapları Özgür Özel ve yanındakiler hiç bir açıklamada bulunmadılar? Ne demek istiyorsun Cumhurbaşkanım diyemediler?
Neden bizim kurultaylarımızda asla usulsüzlük yoktur, olamaz ve olmamıştır diyemediler?
Kurultay sürecinde tercihlerini değiştiren bazı delegeler, karar değişikliğinin sebeplerini nasıl açıklayabilirler? idealleri için mi yoksa çıkar ilişkileri mi belirleyici oldu?
"Yakınım işe alındı, bu yüzden oyum şu tarafa" diyen bir seçmen ya da delege ne kadar dik bir duruş sergileyebilir?
Burada hepimizin kendine sorması gereken temel soru şu:
Kendi çıkarlarımızı bir kenara bırakıp, halk için mücadele eden bir liderin arkasında durabilecek bir cesarete sahip miyiz?
Yoksa kendi yakınlarımızın ve direkt birebir kendi çıkarlarımız için mi siyaset yapıyoruz?
Bugün Kaç Kişi ‘Soğan Ekmek Yeriz, Kılıçdaroğlu’ndan Vazgeçmeyiz’ Diyebilir?
CHP, kurultay delegeleri, milletvekilleri ve partililer olarak hepimiz aynaya bakmalıyız.
Bugün, partimizin liderine karşı ne kadar sadık olduğumuzu, onun verdiği mücadeleye ne kadar destek olduğumuzu sorgulamalıyız.
Halkın ve ülkenin refahı için kendisini feda eden bir lideri yalnız bırakmak, bizim ne kadar bilinçli ve sorumlu bir seçmen olduğumuzu sorgulamamızı gerektirmiyor mu?
Bu makale, bir hesaplaşma çağrısıdır. Kılıçdaroğlu gibi liderler, yalnızca siyasi mücadele değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm mücadelesi de verir. Onların başarıya ulaşması, yalnızca liderin çabasıyla değil, onu destekleyen halkın ve seçmenlerin sadakatiyle mümkündür.