Numan Kurtulmuş, 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrasında, T.B.M.M başkanı sıfatıyla “yeni Anayasa” konusunda siyasal ortamı hazırlama çabası içerisine girmiştir. Önce T.B.M.M’de temsil edilen partilerle ayrı ayrı görüşme yapmak suretiyle, “yeni Anayasa”sürecini başlatmıştır.
Numan Kurtulmuş’un muhtelif konuşmalarından “yeni Anayasa”nın neden yapılması gerektiğine ilişkin düşünceleri çıkarılabilmektedir. 2 Nisan 2024’te katıldığı bir iftar programında “Cumhuriyet”in ilk Anayasası olan 1924 Anayasası’nı es geçip, 1921 Anayasası’nın temel alınabileceğini ifade etmiştir. “Aynen 1921 Anayasası’nda olduğu gibi Türkiye’nin katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkanı bu Meclis’te vardır.”, "...12 Eylül'ün getirmiş olduğu bu antidemokratik yapıdan, o ruhtan Türkiye'nin kurtulması...” nın Türkiye için elzem olduğunu; Türkiye'nin 150 yıllık tarihi içinde (ki 150 yıl öncesi kabaca 1876’da hazırlanan Osmanlı Devleti’nin ilk Anayasası’na tekabül eder) hep darbe anayasalarıyla yönetildiğini ileri sürmüştür.
Kurtulmuş’un referans verdiği ve 20 Ocak 1921’de kabul edilen 1921 Anayasası’nda henüz Cumhuriyet yoktur, laiklik yoktur, Türk Ulusu/Milleti yoktur, hilafet ile saltanat makamı varlığını korumaktadır ve Meclis hükümeti rejimi vardır. Esasında, 1921 Anayasası diye bir Anayasa’da yoktur. 23 maddeden ibaret olan “Teşkilâtı Esasiye Kanunu” başlıklı bir kanun vardır. “Teşkilâtı Esasiye Kanunu”nun 10. maddesinde 29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle, rejimin adı konulmuştur. Söz konusu dönemde Osmanlı Devleti’nin 23 Aralık 1876’da yürürlüğe giren 119 maddeden ibaret Kanun-i Esasi başlıklı “temel kanun”u ya da Anayasası’da 1924 Anayasası’nın yürürlüğe girdiği 24 Mayıs 1924 tarihine kadar kısmen yürürlükte kalmıştır.
Bu durumda, 1921 Anayasası’na referans vermek, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin “Kanun-i Esasisi”sine ve orada yer alan maddelere de referans vermek anlamına gelmektedir. Kurtulmuş, bazı çevrelerden, 'Anayasa yapabilmek için kurucu meclisin olması lazım' tepkisi geldiğini; 1960 darbesinin anayasasını onaylayan Meclis’in, kurucu meclis olduğunu; 1982 Anayasası'nı kabul eden Meclis’in, kurucu meclis olduğunu, bu milletin seçtiği Meclis’in anayasa yapabileceğini ve artık Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulması lazım geldiğini de ileri sürmüştür.
Yine Kurtulmuş’un Türkiye'de millet eksenli değil, devlet eksenli bir anayasa yapılmış olduğunu ifade ederek, devlet eksenli değil, millet eksenli bir anayasaya ihtiyaç olduğunu da vurguladığı görülmektedir. Bu ifadelerinden Kurtulmuş’un Türkiye’nin Cumhuriyet dönemi anayasalarının “milli” olmadığını düşündüğü anlamı çıkmaktadır. Kurtulmuş, 22 Haziran 2023’te TRT Haber canlı yayınında Türkiye'nin 1921 ve 1924 anayasalarının yapılmış; 1961 ve 1982 anayasalarının ise yazılmış anayasalar olduğunu ifade etmiş, darbelerin ürünü olan bir anayasanın artık bütünüyle yeniden konuşulması gerektiğini belirtmiştir. Gündemimize “yapılmış” ve “yazılmış” Anayasa ayrımı da böylelikle girmiştir.
Kurtulmuş, 12 Eylül darbesinin en kalıcı arızalarından, en kalıcı sonuçlarından birisinin darbecilerin kendilerinin kontrolünde olacak bir gelecek inşa etmek için yaptırdıkları 12 Eylül Anayasası olduğunu vurgulamış, “bürokratik oligarşi” dediği, seçilmişler yerine atanmışların, milli irade yerine belli seçkin zümrelerin iradesini esas alan bir anayasa dizayn edildiğini, şimdi artık bu anayasadan bir şekilde kurtulmak zorunda olunduğunu ifade etmiştir. Hatta, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz’un, aslında darbeci geleneğin önünü açan, anayasal sistemin ürünü olan halkalar olduğunu ileri sürmüştür. Kurtulmuş’a göre, darbeci geleneğin önünü açan 1982 Anayasası’ndan kurtulma vakti gelmiştir.
Kurtulmuş’a göre, yeni Anayasa, kısaca;
- Ruhuyla, diliyle ve içeriğiyle yeni bir anayasa olmalıdır.
- Milli iradeyi ve milli egemenlik fikrini merkezine oturtturan sivil bir anayasaya
olmalıdır.
- Bireysel hak ve özgürlükleri genişleten, teminat altına alan bir anayasa olmalıdır.
- Toplumun bütün farklı kesimlerinin kendisini temsil edilmiş bulduğu bir anayasa
olmadır.
- Medeniyet değerlerimizi esas alan bir anayasa olmalıdır.
Kurtulmuş, Gazi Üniversitesi’nde 10 Ekim 2024’te yaptığı konuşmada ise biraz daha ileriye giderek Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri arasında yer alan 3. maddesindeki “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.....” hükmüne atfen “Devletin milleti olmaz, devletin aslı millettir. Devlet bir mekanizmadır" açıklamasında bulunmuş ve toplumun farklı kesimlerinde tepkilere yol açmıştır. Sonrasında ise Anayasa’nın ilk 4 maddesi ile ilgili bir tartışmanın söz konusu olmadığını, konuşmasında, 3. madde ile ilgili bir tartışma varmış gibi göstermenin bir algı operasyonu olduğunu iddia etmiştir. Kurtulmuş’un farklı tarihlerdeki konuşmalarında yer alan ifadelerine bakılırsa, bir “algı operasyonu”ndan bahsedilemeyeceği, toplumun farklı kesimlerinden gelen güçlü tepkilerin oluştuğunu görünce “algı operasyonu” ithamında bulunmak suretiyle, çark ettiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 6. maddesi; “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. ''Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” şeklindedir. Hiçbir organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağından T.B.M.M’nin “yeni Anayasa” yapma yetkisi olmadığı açıktır. Ancak; Anayasa metni üzerinde, Anayasa’nın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesindeki; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır” şeklindeki hükümlerinin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğine ilişkin 4. maddesi ile bu maddeleri doğrudan veya dolaylı etkiyececek şekilde değişiklikler hariç, değişiklik yapılabilmesi olanaklı olabilecektir.
Ayrıca; Anayasa'nın ilk dört maddesinin yanı sıra, “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda...” ifadelerini içeren “Başlangıç” metninde ve “İnkılap kanunlarının korunması” başlığı altında yer alan ve
Anayasa’nın hiçbir hükmünün devrim kanunlarının, Anayasa’nın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı şeklindeki devrim kanunlarının Anayasal koruma altında olduğunun ifade edildiği 174.maddesi de değiştirilemez.
Özetle; Kurtulmuş’un konuşmalarındaki ifadelerinden çıkarılabilecek tek sonuç, esasında Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu “Türk ulus-devleti” anlayışına vücut veren ve 1924 Anayasası ve sonrasındaki Anayasa’larda da tekrar edilen anlayışın yerine; İslami kimliğe referans verilerek kullanılan ve “Ümmet” ile özdeşleştirilen “Millet” kavrayışı doğrultusunda bir Anayasa’nın ikame edilmek istendiğidir.
Bununla beraber; Meclis’in, Anayasa’nın ilk dört maddesi ile ilk dört maddeyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyecek değişiklikler yapılamayacağı, yine “Başlangıç” hükümleri ile devrim kanunlarını Anayasal koruma altına alan 174. maddenin değiştirilemeyeceği, aksi bir durumun suç teşkil edeceği; dolayısıyla, mevcut Anayasa’nın içerik ve ruhuna dokunulamayacağı aşikardır.
15.10.2024
Doç.Dr. Kemal ÇİFTÇİ