14/28 Mayıs 2023 “Cumhurbaşkanlığı” seçiminde, her ne kadar 3.kez “Cumhurbaşkanı” adayı olamayacağı itirazları seslendirilmiş ve itiraz edilmiş olsa da Yüksek Seçim Kurulu(YSK)’nun, aksi yönde karar tesis etmesi ile 2. tur seçimde oyların %52,18’ini alan Cumhur İttifakı adayı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3.kez “Cumhurbaşkanı” seçilmiştir. Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise oyların %47,82’sini almıştır.
“Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinde Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun zaferle çıkacağı beklentisi içerisinde olan muhalif seçmenler büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardır. Kemal Kılıçdaroğlu’na verilen yüzde 47,82 oy, 29 Mayıs 2023’te adeta çöpe atılmıştır ve seçim sonuçlarının tüm faturası Kemal Kılıçdaroğlu’na kesilmiştir. Kendi sorumluluklarını bir tarafa bırakarak, herkesten önce faturayı Kemal Kılıçdaroğlu’na kesenler, 2010 yılından bu tarafa CHP’de etkin görevlerde bulunan isimler olmuştur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2014 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanı, 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yaptığı ve “Cumhurbaşkanlığı” seçimlerinde “Cumhurbaşkanı Yardımcısı” adayı olarak kamuoyuna tanıtılan ve seçim mitinglerinde “aramızda kalsın, kazanıyoruz” diyen Ekrem İmamoğlu, 29 Mayıs 2023’te, seçimlerden birgün sonar, yaptığı video paylaşımında Türkiye’nin hızlıca normalleşmeye ihtiyacı olduğunu, değişmeyen tekşeyin değişim olduğunu ifade ederek “normalleşme” ve “değişim”den söz etmiştir.
Akabinde 19 Temmuz 2023 tarihinde Ekrem İmamoğlu yönetiminde yapılan ünlü “Zoom” toplantıları medyaya yansımıştır. Kemal Kılıçdaroğlu dışında yeni bir Genel Başkan seçilmesi için yapıldığı değerlendirilen toplantılara CHP Grup Başkanı Özgür Özel, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın; K.Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilmiş olsa Adalet Bakanlığı görevine getirilmesi düşünülen Muharrem Erkek gibi Parti’nin yıllardır etkin görevlerde bulunan ve sorumluluk almış isimleri katılmışlardır.
İmamoğlu, yönettiği bir zoom toplantısı 19 Temmuz 2023’te medyaya yansıdığında 2 ay içerisinde böyle 200'den fazla toplantı yaptığını ifade etmiştir. Yani; Kemal Kılıçdaroğlu’na tüm faturayı kesen CHP’de etkin görevlerde bulunan isimler, etik olmayan toplantılar gerçekleştirerek ve “değişimciler” adıyla örgütlenerek, adeta Kemal Kılıçdaroğlu’nu arkadan hançerleme faaliyetine seçimlerin hemen ertesinde başlamışlardır.
CHP’nin "İkinci Yüzyılda Birlik ve Demokrasi” sloganıyla 4-5 Kasım 2023 tarihlerinde düzenlenen 38. Olağan Kurultayı’nda, “değişimciler”in adayı olarak ortaya çıkarılan ve seçimlerin tüm sorumluluğunu Kemal Kılıçdaroğlu’na yükleyen ve Parti delegelerine “değişim” ile iktidar olma umudu veren Özgür Özel, ikinci turda 812 oyla, partinin yeni genel başkanı seçilmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıldır yürüttüğü CHP Genel Başkanlığı sona ermiştir.
Ancak; Özgür Özel, CHP Genel Başkanı olduktan sonraki süreç içerisinde derin bir hayal kırıklığına yol açmış ve beklentileri boşa çıkarmıştır. CHP’ye umut bağlayan muhalif çevrelerin güveni ve iktidar olma umutları heba edilmiştir. Özgür Özel, kamuoyu önünde yapmış olduğu açıklamaların gereğini yerine getirmemiştir. Bazı örnekler şu şekildedir:
- 4 Ocak 2024’te Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını hukuki değeri yok diyerek tanımaması üzerine, yargı eliyle anayasayı askıya alma, anayasayı yok sayma ve anayasasızlaştırma suretiyle bir sivil darbe girişiminden bahisle tutuklu Hatay milletvekili Can Atalay için Adalet Mitingi çağrısı yaparak herkesi 14 Ocak 2024’te Tandoğan Meydanı'na çağırmıştır. Ancak; ifade edilen Adalet Mitingi, terör olayları, önseçim süreci vs. ileri sürülerek ertelenmiş ve bugüne kadar yapılmamıştır.
- Kasım 2023’te İsrail’in Gazze’ye saldırılarını yoğunlaştırmasının ardından Gazze’ye gideceğini, ifade ederek R.T.Erdoğan’a, Bahçeli’yi de çağır beraber gidelim, meseleyi bütün dünyaya anlatalım çağrısı yapmıştır. Kasım 2023 sonunda başvurularını yaptığını belirten Özel, 2024 Şubat ayında ise 15 Nisan’da Ramallah kentine gideceğini söylemiştir. Özel, duyurduğu 15 Nisan 2024’teki Filistin ziyaretini “bölgede yaşanan son gelişmeler ve hava sahalarının uçuşa kapanması sebebi ile” ertelediğini duyurmuştur. İş bu tarih itibariyle Filistin’e bir ziyaret gerçekleşmemiştir.
- Suriye ile ilgili olarak “Gerekirse Esad ile ilk görüşmeyi ben yapacağım”, demiş; inisiyatif almaya hazır olduğunu söylemiştir. 9 Aralık 2024’te Kilis konuşmasında; Erdoğan’ın iç savaşı kışkırttığını, devlet dışı unsurları kuvvai milliyeye benzettiğini, orada bir iç savaşı körükleyip bir iç savaşa sebep olduğunu ifade etmiş ve biran önce Esat’la gerekli temaslar sağlanmalı, çatışma ortamı durdurulmalı, demiştir. Oysa; bu konuşmanın yapıldığı saatlerde Esat rejimi devrilmiş durumdadır. Suriye politikası konusunda da tutarlı olunmamış ve iktidarın siyasal İslamcı anlayışına dayanan politikasının peşinden sürüklenilmiştir.
- 1 Mayıs 2024’e günler kala Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve sol örgütler İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamak için çağrıda bulunmuştur. Özel, Saraçhane’de kameraların karşısına geçerek “Hedef Taksim Meydanı’dır. Devletin kaymakamı, valisi, emniyet müdürü milletin karşısına dikilirse, milletle devlet karşı karşıya gelirse, millet kazanır.” dedikten kısa bir süre sonra Saraçhane’den ayrılmıştır. Özel’in Taksim çağrısı yapmasının ardından alandan ayrılması şaşkınlık yaratmıştır. İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre, 1 Mayıs’ta İstanbul genelinde 226 kişi gözaltına alınmıştır. Özgür Özel, 1 Mayıs'ta Taksim'e neden yürümediğini, provokatif girişimler olabileceği, polisin de emekçinin de halkın çocuğu olduğunu, iki tarafın çatışabileceğini; emir kanunsuz olsa da, kendisinin bu sorumluluğu üstlenemeyeceğini ifade etmiştir. Yani; Özel, işçilere sözünün arkasında durmamış, mücadele etmemiş ve Saraçhane’de işçileri ortada bırakmıştır.
- New York’ta Türkevi binasının önünde yaptığı açıklamada New York Belediye Başkanı Eric Adams hakkında hazırlanan ve Türk yetkililerin de adının geçtiği yolsuzluk soruşturmasına dair soruya “Türkiye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değil” yanıtını vermiştir. Yani; Özel, ABD’deki soruşturma sonuçlanmadan ve iktidardan önce Türk yetkililerini aklama yoluna gitmiştir.
- TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayakta karşılamıştır. CHP grubunun yarıya yakını Özel’in ayakta karşılama kararına tepkisini genel kurula girmeyerek, bir kısmı da salona girip ayağa kalkmayarak göstermiştir. Özel’in kararı, CHP’nin önceki pratiğine aykırılık teşkil ettiği gibi normal olmayan iktidarla “normalleşme”den medet umulmaya devam edildiğinin göstergesi olmuştur.
- TBMM'de 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde, " Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, eğer buradan bir talimatınız olursa CHP’li belediyeler bölgelerindeki, hatta yakınlarındaki tüm okullarda öğrencilere sıcak yemek vermek ve ücretsiz sağlıklı su vermek için göreve hazırdır." ifadesini kullanmıştır. Devletin kurucu partisi olan CHP, Cumhurbaşkanı veya Yardımcısı’ndan talimat alarak değil, Anayasa,Yasalar ve hukuk bağlamında faaliyetlerini devam ettiren bir Parti’dir.
- Bir sokak röportajında Instagram yasağını eleştirirken kullandığı ifadeler nedeniyle tutuklanan ve 18 gün sonra cezaevinden tahliye edilen Dilruba Kayserilioğlu’nun tahliye edilmesinin ardından 30 Ağustos 2024 kutlamalarına davet etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisinden Dilruba ile yan yana geldiği için özür dilemesini istemesine verdiği yanıtta "Dilruba adına alınan kim varsa herkesten özür diliyorum,” ifadesini kullanmıştır. Dilruba Kayserilioğlu ise Özgür Özel'in aksine 'özür' dilememiş ve "Üstüne alınan hiç kimseden özür dilemiyorum" demiştir. Özel, bir nevi çark ederek, kendisinin 30 Ağustos kutlamalarında yanına oturttuğu Dilruba Kayserioğlu adına Erdoğan’ın özür isteğini yerine getirmiştir.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, AKP’nin karşısındaki en güçlü muhalafet partisi olan CHP’nin adayları, ülke genelinde oyların %37,77’sini alarak, oyların %35,49’unu alan AKP’nin önüne geçmiş, ilaveten aralarında Ankara, İzmir ve İstanbul’un bulunduğu 14’ü büyükşehir olmak üzere 35 ilde belediye başkanlıklarını kazanmıştır.
Özel’den beklenen, Türkiye’yi yönetebilme kabiliyetinden yoksun olduğu ve giderek sorunların daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmesine yol açan siyasal İslamcı iktidar üzerinde muhalafet baskısını daha güçlü bir şekilde tesis ederek, bir erken genel seçime zorlaması idi. Ancak; Özel, hemen seçimlerin ertesinde "Ben bir erken seçim çağrısı yapmıyorum." demiştir. Takip eden günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme arzusunu dillendirmiş, Özel’in “normalleşme” Erdoğan’ın "yumuşama” adını verdikleri bir süreç başlamıştır.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel 2 Mayıs 2024’te AKP Genel Merkezi’nde ve 11 Haziran 2024’te CHP Genel Merkezi’nde görüşmüşlerdir. CHP Genel Merkezi’nde yapılan görüşmede, Türk Bayrağı’nda Cumhurbaşkanlığı Forsu kullanılmıştır ve CHP Genel Merkezi’nin önündeki bayraklar arasına, Erdoğan'ın ziyareti dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı forslu bayrak da asılmıştır.
Erdoğan’ın gündeminde “yeni anayasa” konusu varken, Özel ise görüşmelerinin bir sonucu olarak 28 Şubat generallerinin serbest bırakılmasını ve genel başkan yardımcılarının bakanlarla görüşmesini normalleşme olarak önemsemiş; bayramlarda Erdoğan’ı arayıp bayramlaşacağını, Anıtkabir’de el sıkışacağını, 23 Nisan ve 29 Ekim resepsiyonlarına gideceklerini vs. açıklamıştır. Bu arada; Erdoğan normalleşmesi gerekenin muhalefet olduğunu açıklamıştır.
CHP yüzyıllık bir partidir ve bir lider partisi değildir. CHP kurumsal kimliği olan, gelenekleri olan, örfü, adeti olan, saygı kültürü olan bir partidir.
Kemal Kılıçdaroğlu, 14/28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra “Bu geminin kaptanı ben miyim? Benim. Kaptan gemiyi dalgalı ortamda denizde bırakmaz, terk etmez. Sağlam limana yanaşır ondan sonra der ki Kurultay’a gidilsin.” demiştir. Buna rağmen, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel gibi “değişimci” isimler aceleyle bir kurultaya gidilmesini istemişlerdir.
Kemal Kılıçdaroğlu, günah keçisi haline getirilmiş, tüm sorumluluk yüklenmiş ve sürekli seçim kaybetmekle itham edilmiştir. Gerçekten de seçim sonuçları yenilgi midir? Makul, demokratik ölçüler içinde bir seçim olmamıştır. Bütün bakanlar devletin araçlarını kullanıyorlar mıydı, kullanıyorlardı. Bütün bakanlar devletin bütün imkanlarıyla vatandaşa gidiyorlar mıydı, gidiyorlardı. Devletin imkanlarını kullanarak bir seçim yapılması demokratik midir, değil midir? Demokratik olmayan seçimleri sadece sonuçlarına göre değerlendirmek doğru değildir.
Recep Tayyip Erdoğan, sahte videolar yapmış, bütün seçim meydanlarında göstermiştir. TRT bunları defalarca, günlerce göstermiştir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi “sahtekarlık yapan bir insandan Cumhurbaşkanı olur mu?” Seçim meydanlarında açıkça montaj videolar kullanılmış olduğu açık değil midir?
Başarı gidip iktidar olmaktır; ancak, demokratik olmayan bir ortam için de bir seçim yapılmıştır, bütün karalama kampanyaları yapılmıştır, bütün sahte videolar yapılmıştır, insan haklarına aykırı uygulamalar yapılmıştır, devletin bütün imkanları parası ve bürokrasi kullanılmıştır. Ona rağmen bu ülkenin insanlarının 25 milyonu demokrasiden yana oy kullanmıştır. Otoriter bir yönetimde bu ülkenin insanlarının yüzde 48'i demokrasiden yana oy kullanmışsa bunun bir yenilgi olarak görülmemesi gerekir.
Kandil’den yapılan açıklamada Kılıçdaroğlu'nu destekliyorum dendiği zaman bunun Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yarayacağı belli değil midir? Kandil niye bu açıklamaları yapmıştır? Şimdilerde daha açık bir şekilde niye yaptığı ortaya çıkmaktadır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı veren, Cumhuriyeti kuran bir parti bir terör örgütüyle yan yana getirilmiştir. Terör örgütünün saldırısına uğrayan bir Genel Başkan nasıl terör örgütünden yana tavır alır? Terör örgütüne çadır mahkemeleri kuran AKP iktidarı değil midir?
CHP Genel Başkanı’nın yüzde 48 oy alması; yani, 25 milyon insanın destek vermesi otoriter bir yönetimde ve bütün olumsuz koşullara rağmen, çok güzel bir şeydir. Bu 25 milyonu, 30 milyona, 35 milyona çıkarmak içinde mücadele etmek gerekmektedir. Nitekim; 31 Mart 2024 yerel seçmlerinde bu oy arttırma süreci devam etmiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu 20 Temmuz 2023’te Habertürk’te katıldığı programda Ankara, İstanbul, Adana, Mersin’e ilave olarak “…örneğin Balıkesir'i alacağız, örneğin Bursa'yı alacağız, örneğin biz Manisa'yı alacağız, örneğin biz Denizli’yi alacağız.” demiştir. Anlaşılacağı üzere; 31 Mart 2024 seçim sonuçları, Kemal Kılıçdaroğlu’nun öngörüsü doğrultusunda oluşmuştur. Bedavadan “Birinci Parti” olunmamıştır; ancak, iktidari erken seçime zorlama ve iktidara gelme umudu bedavadan heba edilmiştir.
Özel, eğer Meclis seçimleri yenileme kararı almazsa R.T.Erdoğan’ın bir daha aday olamayacağını; “2,5 yıl yaptı, daha 2,5 yıl var. Biz, 'Gel seçimleri yenileyelim' deriz. Gelip aday olursa 2 buçuk yıl o koyar, 2 buçuk yıl biz koyarız ortaya. Tam ortasının öyle bir manası var. Kendine güveniyorsa gelir bir kere daha yarışırız.” demek suretiyle Erdoğan’ın seçimlere girebileceğini kabul ettiği gibi 2,5 yıl da peşinen süre tanımıştır.
Özel, siyasal İslamcı iktidarı erken bir seçime zorlamak yerine, siyasal İslamcı zihniyete, kendilerini toparlamaları ve siyasal alanı yeniden düzenleyerek ve medya gücünü de kullanarak, 2028’e kadar olan süre içerisinde seçimleri garantileyebilecekleri bir zemini oluşturmalarının imkanı tanınmıştır.
AKP, muhalefetin bir kısmını kendi bünyesine dahil ederek emmiş, bir kısmı ile ittifak kurmuş; bir kısmını ise medya üzerinden yaptığı psikolojik harekatlarla önemsizleştirmiş ve psikolojik harekatlarla terör örgütlerinin saflarına kadar sürmüş ve iktidarını devam ettirebilmiştir.
Buna karşın; Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı’ndaki CHP, muhalefeti örgütlemiş ve AKP karşısında ciddi bir iktidar alternatifi oluşturmayı başarmıştır. Bununla birlikte; Özel yönetimindeki CHP’nin siyasaten en güçlü, AKP’nin ise en zayıf olduğu ve siyaseten sarsılabileceği ve erken bir seçime zorlanarak baskılanabileceği bir siyasal ortam oluşmuş iken, Özel yönetimindeki CHP, muhalefet çevrelerini hayal kırıklığına uğratmış ve AKP’nin etkisine girmiş, AKP ile Mustafa Kemal’in Türkiyesi’ne son çiviyi çakacak olan “yeni Anayasa” yapabileceğini ve normallaşılabileceğini düşünmüş, mücedele değil, müzakere edildiği bir sürece girmiştir.
Bu sürecin içerisinde, AKP Genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, psikolojik üstünlüğü yeniden ele geçirmiştir. CHP’nin bazı belediye başkanları hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, terör vb. Suç ithamlarıyla soruşturmalar başlatılmış ve tutuklanan belediye başkanları ile belediye çalışanları olmuştur. Devamında, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edilmiş, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırma gibi suç ithamlarıyla hakkında soruşturmalar başlatılmış ve tutuklanmıştır.
Yine; CHP’nin 4-5 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirilen 38. Olağan Kurultayı’nın “şaibeli” olduğu iddialarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda başlatılan soruşturma da devam etmektedir. Başlatılan soruşturmalar ve tutuklamalarla ilgili olarak her ne kadar CHP’nin 8. Genel Başkanı Özgür Özel, siyasal etki altında bu soruşturmaların başlatıldığını ve tutuklamaların yapıldığını, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı olarak lanse ettiği Ekrem İmamoğlu’na karşı bir darbe yapıldığını ifade etse de, kitleleri darbeye karşı sokağa çağırsa da ve yine muhalif medya mensuplarınca propagandif bir şekilde, bu söylemler desteklense de, soruşturmaların ve diploma iptalinin tamamıyla soyut ve delilden yoksun olduğunun söylenemeyeceği de anlaşılmaktadır.
Bu şekilde devam edilirse, CHP Genel Başkanı Özgür Özel dahil olmak üzere, milletvekillerinin, Parti yönetiminin, Parti yöneticilerinin, belediye başkanlarının vs. yeni soruşturmalara konu olmaya devam edecekleri öngörüsünde bulunmak mümkündür.
Gelinen aşamada, AKP’nin nüfuz ettiği siyasal alan içerisinde, gürleşen muhalefetin güçlü ve taşıyıcı sesi olabilecek, devleti Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünerek ve eylemde bulunarak “biz yöneteceğiz, iç ve dış her türlü sorunun hakkından biz geleceğiz ve Türkiye’yi mutlu insanların ülkesi yapacağız” diyebilen bir siyasal anlayışa ve açığı olmayan, “şaibesiz” bir kadroya gereksinme duyulmaktadır. Özgür Özel yönetiminde CHP’nin Türkiye’yi AKP iktidarından kurtarabilmesi olanaklı olmaktan hızla çıkmakta olup, CHP’nin adeta kum torbasına döndürülmüştür.
CHP’nin AKP iktidarıyla mücadele edebilecek ve iktidar umudunu yeşertecek bir yönetimi iş başına getirmesi gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.” Türkiye’nin umudu CHP’dir ve CHP kurtulursa, Türkiye kurtulacaktır. 31.03.2025
Doç.Dr.Kemal ÇİFTÇİ